Ægroto dum anima est, spes est. (Erasmus, Adages, 2.4.12)

13 Mart 2010 Cumartesi

yalnızlığın izdüşümü

3/13/2010 02:15:00 ÖÖ Posted by mistrafantastic , , No comments

bugün farkettim, insanlar isimlerinin hatırlanmamasını vefasızlık olarak görüyorlar. oysa ki isim hatırlayamamak benim suçum değil. baze vücudum isyan ediyor yalnızlığa, geceleri uyku ile uyanıklık arasında, telefonumun çaldığını, bir arkadaşımın aradığını duyuyor gibi oluyorum, heyecanla kalkıyorum yattığım yerden, ama telefon sessiz. sonra mide kramplarıyla ve kabuslarımla başbaşa kalıyorum.

yazılarımdan başka birşey bırakmayacağım galiba bu dünyaya, bankadaki hesaplarım kullanılmamaktan kapatılacak, arkamdan iyi bilirdik denilecek, sadece bayramlarda mezarımı ziyaret eden bir ailem olacak. onlarca hesabım var internet üzerinde, bir de bilgisayarım bana ait olan, hacizci gelse benimle arkadaş olsa diye bakıyorum, faturalarımı o yüzden ödemiyorum.

günlerdir aliii diye seslenen olmadı, saçlarının hali ne diye soran da yok, görenlerde sadece yüzünü gören cennetlik diyor, zoraki gülümsüyorum, zira insanın ön dişlerinden biri çürükken gülümsemesi zor oluyor. sevecek gücümü kaybettim artık, beni sevenler birbir uzaklaşıyor artık, sanal karakterim, gerçek karakterimin önüne geçmeye başladı ve kırmızı yeniden beni tanımlamaya başladı artık. karanlıkta oturup yazıyorum, kendimden ve yalnızlığımdan vazgeçtim. yüzüme sadece traş olurken bakıyorum ve soğuk suyla duş alıyorum.

sabahları annemin öperek uyandırmasını özledim, seviglimin elinden tutmasını, ilk aşkın o heyecanını, yere düştüğümde kaldıran o arkadaşın samimiyetini özledim... hiçkimseye şiirler yazıyorum artık ve hiçkimseye kendimi anlatıyorum, tebrikleri kabul ediyorum, bazen bunları hep prematüre oluşuma bağlıyorum, altı buçuk aylıkken doğan bir çocuk, hayatı hızlı yaşamaya ve erken ölemeye meyillidir, cesedi yakışıklı olsun diye değil, hayatı süzekten geçirip, yaşayacaklarını yaşayıp birden çekip gitmek, rabbine intikal etmek ister.

intihara filan meyilli olduğumdan yazmıyorum bunları, hiç o kadar ekstrem olmadım. ama iki tane anti-depresan, bir de kan hapı kullanıp olumlu olmak gülümsemek zor oluyor. metal ağırlıklı parçalar dinlemeye başladım daha çok, yavaş şarkılar dinlersem, kalbim dayanamayacak diye hissediyorum çünkü ve mütemadiyen sokak çocuklarıyla konuşuyorum, onlar da yalnız benim gibi, onların da yanından insanlar geçerken acıma duygusu oluşuyor, ve onlarda yattıklarında sabah kaldıracak sıcak bir sesleri yok.

bir tatil günü sevdiğim biri tarafından öpülerek uyandırılmak istiyorum artık, havadan sudan konuşacak bir arkadaşım olsun, enseme vursun önemli değil. gece sokakları arşınlarken adına şiirler yazdığım hiçkimse olmasın ve insanlar beni işleri olduğu için değil özledikleri için arasınlar istiyorum.

biraz sigara,
biraz sensizlik,
soğuk suyla duş,
ve günde 6 bardak kahve,
sensizliğin tanımı...

yalnızlığı tanımlayacak kadar
iyi bir şair tanımadım
ben de olamadım.

saat tam on ikiyi vururken, hayata başladığımda anlamayacak kadar küçük olduğumu, anlayacak yaşa geldiğimde her şey için çok geç olduğunu farkettim.

0 yorum:

Yorum Gönder