Ægroto dum anima est, spes est. (Erasmus, Adages, 2.4.12)

28 Şubat 2011 Pazartesi

gözümü kapatmadıkça deniz. burası çok garip.

2/28/2011 12:24:00 ÖÖ Posted by mistrafantastic , 1 comment
burada dışarı çıkar çıkmaz her şey kendiliğinden oluveriyor. dar sokaklar, meraksız bakışlar, dükkanların ayak sesime açılan ahşap kapıları, mırıl mırıl bir sessizlik. hem süt kokusu, hem uçak gürültüsü. hem köy, hem şehir. hem tatil, hem iş. gözümü kapatmadıkça deniz. burası çok garip.

kaldırımda aheste aheste yürüyüp hızlıca yürümeme engel olan insanların ayağına, elbette yanlışlıkla basıyorum. eve geliyorum. gülümsediğime bakma, bu sadece dijital bir yalan, kafam çok bozuk. yaşam tarzımdaki bu esneklik, yozlaşma değildir. amerika 1969 da ay'a gitti. almanya ise aynı tarihte kraftwerk gibi bir grup çıkardı. hepsinden öte, sen 40 derece ateşliyken gördüğüm rüyalar gibisin.

insanların süper güçlere sahip olması değil de süper güçlerin insanlara sahip olması ilginç bir konsept aslında: hayatını adadığı işi kendi doğrularına göre yaparken teorik doğrulara uyumsuz kalanlar. polis bir de eşzamansız operasyon yapsın, hayatımıza renk gelsin. operasyonu benim evime yapsınlar da görsünler: yaralı bir ego bedenden daha ileridedir.

bir misafire yapılabilecek en büyük hakaretlerden biri de sallama çay vermektir. bu yüzden gelen polislere çay demleyeceğim. ev; günlük hayatta çoğumuza dayatılan, çaresizlikle kanıksansa bile kıymık batmış gibi sızlatan detayları barındırır. oysa isa onlara: "yargılamayın, yargılanırsınız" demişti.

biliyorum ki, hedef mezarlıktaki en zengin adam olmak değil. yanlış yolda yürümek, doğru yolda beklemekten iyidir.

avutulan ve avunan ve çoğu zaman varolduğunun bile farkında olamayacak olanların bir şeyler söyleyebilme ihtiyacı, farklılığın hiçbir zaman kabul göremeyecegi dünyaları anlatan bir masal. anlamsız soyutlanmalarımın kökündeki neden. neden mi sevdim? siz onu bir de otobüs durağında görün.

bir gökdelenin tepesinden kağıt uçak atmak istiyorum.

arkadaşlar geldi. o kadar sakinim ki telaşlanıyorlar. zira herkese yetecek kadar kendime karşı acımasızım.

"sevdikleri bir şey, herkesin mutlaka var. aman olsun. önlerine koyuyorum ve biraz susuyorlar. oyuncaklarını veriyorum, sonrası sakinlik. hayır, yumuşak karınlarından faydalanmak için değil, insanların etinden ve karnından faydalanma isteklerim, hiç olmadı ve yok. aksine onlar oyalanırken daha çok çalışabilmek, suskunluklarını ganimet bilip tahammül sınırına yaklaşabilmek için. çünkü ahmaklığın sonu sonsuz. ahmaklığın üstüne yürüyorum, üstüne basarak geçiyorum ama bitiremiyorum ahmakları, hep türüyorlar. ömürden ve sabırdan çalıyorlar, biteviye. o halde, madem âkil olup vazgeçmeyecekler, tatmin olup ses kessinler. varsın yaklaştık sansınlar, ben araya dikenli tel çekiyorum. önlerine koyup sevinmelerini izliyorum, susmalarını bekliyorum. müzikse müzik, kitapsa kitap, hobiyse hobi, paraysa para, tanrıysa tanrı, şeytansa şeytan, neye tapıyorlarsa. putlarını önlerine bırakıp işime bakıyorum." 

18 Şubat 2011 Cuma

ceset yoksa cinayet kadın yoksa dert yok

2/18/2011 08:07:00 ÖÖ Posted by mistrafantastic , 1 comment
geçen gün kendimle konuşurken annem bana " aşığım diyip duruyosun, sen kendine 5 dk dayanamazsın" dedi, doğru dayanamam. hele ki kale direği gibi kaba sözlerle karşı karşıya kalmak mı? çünkü o zaman sadece onları "dışardaki" halleriyle tanımış olduğumdan öyle olur. sorguya alınıyor olsam benim ona "beni neden sevmiyorsun, sessizim diye mi?" sorusunu duymam, içimi cız ettirmez, bilmem yunusun yakarışını, asla söylemezler bana mekanın aşkını ya da nereden öğrenebilirim ki mezartaşları dibinde hatıra fotografı çektirip gülümseyenleri? bunlardır tüm o "tip" leri, "klişe" leri "karakter"leştiren, onları sevmemizi sağlayan; komplekslerimizden, görüntüye tapmamızdan kaynaklanmaz. bu kişi sevilir, gözleri hakkında sayfalarca yazı yazılır, çünkü hepimiz onlarla aşağı yukarı aynı damlardan düşmüşüzdür, halden anlarız. oturup konuşsak halimizden anlayacaklarını düşünürüz.

albayım ortada bırakılır,
akbabaların da böyle bir deri bir kemik kalmasında da kesin bir kadın parmağı vardır.

üzerimizde pis oyunlar oynanıyor albayım,

ceset yoksa cinayet, kadın yoksa dert yok. 

14 Şubat 2011 Pazartesi

21. yaşım

2/14/2011 03:42:00 ÖS Posted by mistrafantastic , No comments
gittikçe epic fail bir karakter haline geliyorum. çok üzülüyorum ona. hakkında film yapılsa, yapımcı şirket batar, film satılığa çıkar. belki ben bile izlemeye giderim.

insanı hayalleri, umutları, hedefleri ayakta tutmaz mı? gözümüzü kapattığımızda iyi kötü heveslerimizi görmek gülümsetmez mi ya da hayata tutundurmaz mı bizi? yok bunlar. adam hayal kurmak üzere gözlerini kapattığında simsiyah, sessiz bir kare var sadece. tutunacağı, uğrunda yaşamaya çalışacağı bir mesele yok yani. nefes alıyor ve bununla yetiniyor adam. bu nasıl bir kapatış, bu nasıl bir vazgeçiştir? sordum kendime, yanıt yok. 

tam başımı yastığıma koyarken beni omuzlarımdan tuttu ve sarstı bu adam! yetmez o kadarcık hayal dedi! iyi de etti! alter egom spor salonundan çıkmıyor galiba.

düşündükçe hayallerime hayaller kattım ve onlara sımsıkı daha bir sıkı sarıldım dün gece. 

kapımı tesadüfen çalsa da iki çay içsek keşke... iki adım ötesindeyim ben. derinin hemen üstünde gülümseyen.


- iki çay versene.