Ægroto dum anima est, spes est. (Erasmus, Adages, 2.4.12)

29 Mart 2010 Pazartesi

yalnızlığı kuralına göre oynamak


yalnızllığın çıkmaz sokağına sapan ilk kişi kabildir. dönemediği için onu hala konuşuyoruz belki de. yalnızlıkta bu yazı gibidir, inişli çıkışılı, gelgitli, kimi zaman birinci ağızdan, kimi zaman isyan eder şekilde, kimi zaman mahsun ve çekingen. sevgiyle aynı notalara sahiptir aslında, sadece notların durduğu yerler farklıdır. bunları bilip de yalnızlığın sesine kulak verenler kaybetmezler hiçbir zaman.

kendi sessizliğinizi dinlediğiniz zaman kalbiniz çift atar sanki, bir ritmi bile diğeri takip eder. hal böyleyken, insanın yalnız olması, yalnızlığı tercih etmesi zor. ama başarabilenlerdenseniz, doğaya karşı geliyorsunuz, tabuları yıkıyorsunuz. bu hayatta herkes ayakkabısının diğer eşini bulamayabiliyor, ya da bulduğu eş yarı yolda ayağına vurabiliyor, su alabiliyor, kötü günde sizi yarı yolda bırakabiliyor. risk almayı sevmemek korkaklık değildir. herkes kendini korumak için gelir hayata, yaşamak için çırpınır.

yalnızlık insanın kendini koruma mekanizmasıdır ve sanılanın aksine yalnız olmak kendini sevmek değildir. yalnız olmak, sizden üstün olan yaratıcıya özenmektir. başaramıyacağınızı bile bile girmektir o yola. kalabalıklar içinde kaybolmaktansa hiçkimseye şiirler yazmaktır kendinizin okuyabileceği. rüyasız uykular görmek ve dizlerinizi göğüsünüze çekerek uyanmaktır her sabah. osmanlıca bir kelimenin vurculuğuna alışmaktır, geldiğin dünyaya karşı alerjin olmasıdır. sokak, insanlar ve monotonluk hasta eder seni. ekmek almaya bile çıktığında dayanamaz olursun insanlara, küçük hayalleri gördükçe neden dışarı çıktığını sorgularsın çoğu zaman. kendi hiçliğinde dilenci olmak bile daha güzeldir.

yalnızlık karanlık bir sokak değil; ya da düşenin boğulduğu bir yere de benzemiyor. hayata giri gözlüklerle bakıyorsunuz. doğru ve yanlış, mutlak gerçeklikler olmuyor hiçbir zaman. gerçekliği sorgulamıyorsunuz, o da sizin varlığınızı sorgulamıyor. siz de yazdığınız kağıda düşen sigara külünü sorgulamıyorsunuz. eğer iyice sıkılırsanız bu hayattan, en yakın hastaneden ambulansı çağırıp iki yane uyku hapını atın, kaltığınızda size ilgi gösteren insanları not edin. bir hafta sonra aynı insanların size olan ilgisinin nasıl değiştiğine bakın, yalnızlığınızın kıymetini anlayın. tüm insanların iki yüzü vardır her zaman ve ölüme yakın olan insana gülen yüz gösterilir. yalnızlığı karanlık sokak gibi gösteren ve geveze söylevleriyle insanlrı kandıranlardan yalnızlık hakkını alacaktır.

ama yalnızken durduk yere birine aşık olmayı başaramazsın, yeltenmezsin bile, risk almamak yüzünden değildir, kendi yoğunluğunda birini bulamamaktır çoğu zaman sorun. seni kendine göre konumlandıran kişi senin hayatına ortak olmak ister, ama ruhlar birbirine uymaz hiçbir zaman. ruh ikizi diye birşey yoktur hayatta. içgüdüler farklıdır seven ve sevilen arasında. durumlar farklıdır. ve her aşkta razı olan ve elde eden vardır. aşkın bu doğası sizi iter çoğu zaman. yalnızlık ve aşkı birleştiren tek kural dünya kurulduğundan beri değişmemiştir: aşk iki kişilik yalnızlıktır.

0 yorum:

Yorum Gönder