Ægroto dum anima est, spes est. (Erasmus, Adages, 2.4.12)

8 Kasım 2010 Pazartesi

nefretinizi yüzünüze gözünüze bulaştırmayın

11/08/2010 10:25:00 ÖS Posted by mistrafantastic No comments
bazen herhangi biriyle konuşurken nefes almakta güçlük çekiyorum. gülerken nefessizlikten ölmek gibi, gök gürültülü ağlamaların sonundaki gülüş gibi. tam bu anlarda sigara yakıyorum, ölemeyen dostlarımın ruhlarına üç defa üflüyorum.

tam tamına üçüncü yaşımın on beşinci gününün altıncı saati düştüm somyadan, sağ elimi kırdım, o günden bu yana, yatık yazıyorum, biraz boynu bükük. ondan tamı tamına sekiz ay on yedi gün sonra, ayağımı kırdım, ama bu sefer suç kapı eşiğinindi, kimse beni dinlemedi, ben de aksak yazmaya başladım ondan sonra.

içinde film olmayan fotograf makinesi gibi hissediyorum kendimi, çalışır durumdayım fakat yeni bir şey ekleyemiyorum kendime.

bir öğrenci arkadaşım var, dibe vurup yeniden yükselecekmiş. buna da bir sürü öneri gelmiş, benle mahvet hayatını diye. kendisi biraz yakışıklıdır. işte onun hayat sevgisi. hayattan ne öğrendiysek nefret ederek, bir şeyleri yıkıp yeniden yaparak öğrendik. hayat bakanı olsam, bütün iyi insanları bu oyundan çıkartırdım. insan kazma olduktan sonra etrafında iyi insanlar olmasına gerek yok.

oysa hayat, cümle sonuna nokta yerine virgül atıp devam ettiğiniz bir şeydir. koymadığınız her nokta, bitiremediğiniz her şey biraz daha anlaşılmaz kılar sizi, kendi içinizde kördüğüm olursunuz. kısa ve net cümleli bir hikayeye benzemez çoğu kimsenin hayatı ve sırf bu yüzden başkalarını anlayamayız. kendini anlamadan ötekini anlayamayacağın gibi. "nefretinize sahip çıkın. nefretinizi yüzünüze gözünüze bulaştırmayın." demiş selman bayer. nefret kendini anlamlandırmanın en basit yoludur. sevdiklerin değil nefret ettiklerin sınırları belirler çünkü.

son olarak; acı ve nefret aynı kaynaktan beslenir: çocukluk. masumiyetini kaybedeceğini an, çocukluktan çıkarsın ve bu anında nefrete dönüşür dünyaya karşı. önce bu kırılma eşiği geçiliyor. nefret etmekle de bir şey olmadığını anladığında daha farklı kıylara yelken açıyorsun. artık gördüğün yerleri kör noktalarının fazlalığına göre sınıflandırıyorsun. örneğin ben bu son cümleyi beni inatla görmeyen apartman lambasının altında yazıyorum. 

0 yorum:

Yorum Gönder