konunun gidişatı hakkında ne diyor bu diyenleri duyar gibiyim. anlatayım. bugün lavaboda yüzümü yıkarken, avuçlarıma doldurduğum suda yanısmamı gördüm, en orjinal halim buydu sanki, gözlüksüz, beğenilme kaygısı yok ve akan suyla birlikte bir süre sonra kaybolan. hayatın tam bir özeti. yansımamı tam olarak gördüğüm anı hayatı anlamak olarak alırsam -ki bu yanlış olmaz-, bu anla, avucumdaki suyun dökülmesi arasında çok az bir süre vardı. hayat da böyle, hayatın anlamını anladığınızda çok az bir vaktiniz kalıyor, herşeyi düzeltmek için.
bu örneği başka durumlar için de genişletebilirim: sevdiğiniz kişiyi tam olarak anladığınız zaman, sizin ona olan ilginiz geri dönülmez bir şekilde azalmaya başlıyor. o yüzden kendinizi fasulyeden bir nimet gibi göstermemeye özen göstererek insanlara karşı gizemli olmak mantıklı. kendinizi anlamaya da fazla çalışmamalasınız, kendinizi tam olarak anladığınız an, kendinizle ilgilenmiyorsunuz ve bu zincirleme bir reaksiyona yol açıyor: yakın çevrenizden başlayarak, kimsenin sizle ilgilenmemesi. buna bağlı olarak yapamayacağınızı sandığınız şeylerden aldığınız ufak zevklerden de kendinizi mahrum edip hayattan soğuyorsunuz.
benim üzerimde yalnız kalmanın bu açıdan yıkıcı sonuçları oldu, kendini çok fazlasıyla tanıyan bir insan oldum, haliyle bir tarafımın kurduğu hayalleri diğer tarafım yıkmaya başladı. insan kendi kendini kandırabildiği zamanları bile özlüyor bazen. bir tarafının diğer tarafının iyimserliğine karşı durması ve bu iki taraf arasında sürekli bir kavga olması yoruyor adamı. salt düşünen bir adam haline gelmek, eylem kabiliyetinizi ve hayata bağlanma şansınızı düşürüyor.
hayata prematüre doğuyorsanız, her sisteminiz hasarlı oluyor. kaybeden bir insanın en orjinal yansıması, ciğerlerine dolan havanın yakıcılığından dolayı ağlayan bebeğin annesini sevinçten ağlatmasını izleyen hastane görevlisinin halidir. olaya tamamen duyarsız, bir kaç saniye sonra gözlerini çevirip temizliğe devam eden insanın ruh halidir.
parkeleri sayan bir insan olduğum doğrudur.
0 yorum:
Yorum Gönder