insan kendine isim beğendiği zaman kendini ona uydurmaya çalışır, ona benzemeye çalışır. halihazırda olan orjinalliğini, farkındalığını yitirir. kendinden koşar adım uzaklaşmaya başladığın zaman, sadece önündeki torbayı görürsün, hiç bir zaman yetişemeyeceğin o torbaya uzanmak için benliğinden, seni sen yapandan uzaklaşırsın. arkandaki torbada biriken, yitirdiğin kendiliklerin ağırlaştığı zaman yorulursun. bıraktıklarını özlersin geri dönüp baktığında, toparlanamaz parçalara bakar kalırsın. çaresizce toparlamaya çalıştığın o benliğini kaybettiğini anlaman uzun sürmez. başını iki elinin arasına alırsın, gene yanlışlardasın...
ellerini başına koymayacaksın, rabbine açacaksın ey kul hatırla.
işte isim yapmaya çalışmak da buna benzer biraz, kendimiz seçeriz çünkü olmak istediğimiz şeyi. ona benzemeye çalışırız, ona öykünürüz. oysa içimizden geldiği gibi yazsak, kelimler kalemimizden zorlanmadan çıksa, o harfler bizi sevse, tüm vücudunu kaplasa...
esen bir rüzgardan sonra üzerinde kalanlar senin olsa, seni bırakmayanlar senin olsa. senin üzerinde bıraktıkaların degil, seni bırakmayanlar senin olsa.
0 yorum:
Yorum Gönder