13 yılın, ağlayanların, acıların, yitip gidenlerin ve savunanların bir çırpıda portresini çizilmesini beklemek yanılgıdır.
ben, miyop gözlüğümün arkasından görebildiğim şeyleri- belki de yanılsamalardı bunlar- birkaç dizeyle sizlerle paylaşmak istiyorum. tarih olmuş iki mart, eniştem beni neden öptü diyebilirsiniz, haklısınız da, size kızmam, şartlar böyle uygun gördü diyelim.
1. bab: postmodern gerçeklik
ezberler gereksiz değil ama lüzumsuz,
ezber bozmak,
ve bozmamak
katatonik dünyanın postmodern gerçekliği.
2. bab: müsemma arkadaş
sıradan bir imam hatipliyle muhabbet,
kalbiniz ve vicdanınız varsa kabahat,
ve yapmamak, eğer insansan.
eylem sözü akıllarda ve okullarda pas geçilir,
bilmemek değil de öğrenmemek sözü yanlış,
bilip de unutmak popüzlizm gerçekliği,
yanımda üstad var, eylem var ben erken çıkacağım diyor,
kafamı kitaptan kaldırıyorum,
önemli bir gün mü diyor bugün iş arkadaşı,
arkadaş kelimesiyle müsemma olmayan...
akıllarda bir karşılıksız hava sahası oluşturuyor bu söz,
takip eden sessizlik, gözyaşı kadar ağır...
3. bab: süreklilik
eyvah diye haykırdım taksim meydanında,
içimde kopan bu çığlık,
gerçeküstü olan gerçeklikten yansıyıp geri dönüyor avuçlarıma,
sessizlik ve bakışmalar sıfıra yakınsarken,
sessizlik, sessizliğe küfür bir sözle baltalanıyor;
cevap demeye bin hacet bırakan bir söz,
beklentinin çarpıcıllığı, cevabın yakıcılığıyla birleşiyor mütemadiyen...
4. bab: based on a true story
-eylem var erken çıkacağım..
-hayırdır?
-bugün 28 şubat.
-28 şubat ne ki....
5. bab: dedesinin dizinde yetişmiş insan
yakışıksız bir cevap daha afiili gözüküyor gözüme,
56b, mecidiyeköy, maçlara giden binler,
eskiden gazeteler takas edilirmiş dediğini hatırlıyorum dedemin,
dedesinin dibinde yetişmeyen bir çocuk unutur.
6. bab: kaf dağının ardındaki cevap
bu cevaba kızmanın doğruluğu ibn sina'nın konusu,
ama farketmez bana göre,
sorunun cevabı duruşun meselesi oysa,
imam-hatip, sokaktaki insan farketmez.
el-cevap,
örneklem uzayı içinde uzakta,
daha fantastiği kaf dağının ardında değil oysa.
7. bab: altın vuruş
acı bir gülümsemeyle, soğuğun çığlığına çıkıyoruz,
emre, yanında kardeşi, istemsiz uzatıyor sigarayı,
en afili cevap acı bir haykırış gibi dökülüyor sokağa,
- 28 şubat ne ki dedi, inanabiliyor musun?
- sevgililer günü diyeceksin, onlar öyle anlarlar...
8. bab: kaldırımın şahitliği
biz eylemimizi yapıp göznlümüzdeki kini,
istiklal'in arnavut kaldırımlarına dökerken,
belki vidanımızı rahatlatıyoruz,
biz masum değiliz çünkü...
gerisini getiremiyorum bir türlü...
9. bab: ağzımın içindeki koku
o soru-cevap refleksifti belki,
ben bilmem allah bilir,
kahrolası bir romantik olmasam kızardım belki o adama,
dişlerim ağzıma dökülmezdi sıkmaktan,
içimde amansız bir sigara boşluğu katlanarak artan,
winston içerek 28 şubat'ı protesto etmek,
ben masum muyum,
zat-ı şahaneleri de masum değil dedi, ağzımın içindeki koku...
10. bab: 28 şubat'ın pulu
pul koyarlar vidanın altına,
yalamalığı ve yalakalığı önlesin diye,
28 şubat'ın pulu nerede?
- gözyaşları eritti...
yalan...
içlere akıtılan o gözyaşları bu davaya zarar vermedi,
susup da televizyon başında eylemi izleyenler hiç değil,
eylemi yapanlar zaten masum,
peki bu davanın pulu nerede kayboldu?
- ben bilmem, beyim bilir...
11. bab: aşırı romantizm ayaklara zarar
bankamatiklerin önünde, canonla çekilen eylem fotografı,
üstümüzde cacharel'in devrimci montu,
ve yakalarımız sonuna dek ilikli...
o dönemde;
içlere akan o gözyaşlarının ıslattığı kalpler üşürken,
sokağa çıkmadan estirdikleri rüzgarı,
ayaz kelimesini tam anlamıyla karşılayan tank paletlerinin,
gönülleri üşütümesini hissettik.
- hadi ordan derler adama...
12. bab: popülist
masum değiliz,
eylem yaparken umarsızca ezdiğimiz,
zavallı arnavut kaldırımlar;
- bunlar popülist, derse
verilecek cevap sürrealist olmalıdır:
- ben bilmem, nietszche bilir.
13. bab: gaflette olan
yine de avazım çıktığı kadar bağıramadım,
orduyu eleştiren eylemde ordudan korkmak,
ve her fotoğraf çekene dik dik bakmak,
dilemma değilse, çay-sigara ikilisi gaflettedir.
14. bab: çivi
objektif beni o ana mıhlarken,
çivi gibi,
önümde bir sakallı amca,
takkesi mavi...
15. bab: karanfil tadında sevmek
ve filozof krala rağmen,
eylemden sonra mutluluğun doruklarında değildim belki,
dudaklarımda bir tebessüm: karanfil tadında sevmek,
burukluğu ve sevinci yaşamak,
paralel doğruların kesişmesi gibi,
imkansız görülen metafizik bir gerçeklik...
16. bab: 32 değil 2
babasını kollarında olan bir bebeğe gülümsedim,
tepki vermedi önceleri,
sonra iki dişiyle güler gibi yaptı,
anlamadım:
anlamsızlığıma mı,
gözlüklerime mi,
güzelliğime mi güldü...
dert de etmedim,
günahsız olan menfaat aramazdı çünkü...
17. bab: 28 şubattan sonra ilk nüfus sayımı
28 şubatın karanlığı hala tam olarak açık değil,
nüfusumuzu belirlemek gerek,
karanlıkta nüfus sayımı şöyle yapılır:
yaşayanlar bir sigara yakar... *
18. bab: 28 şubat sevgililer günü
- 28 şubat ne ki?
- sevgililer günü...
- ben diyorum bu kadar kişi ne arıyor burada...
- kalk gidelim buralardan üstad, yağmur başlayacak birazdan..
- çay ikram etseydim...
- allah'ın rahmetine basmamız için hızlanmamız gerek...
0 yorum:
Yorum Gönder