yaşını gösterenler yasını gizliyorlar, ya da yaşını göstermeyenler yaslarını gizlemiyorlar. acıların paylaştıkça azalmasıyla alakalı gibi. ama acemiliklerinin sonu olmayanların ezeli anlamasını beklemekle geçti insanoğlunun ömrü. eskiden beni tiksindiren enginarın, şimdi kalbini yiyorum, az pişmiş olarak. kendinden emin olamadığın zaman yiyebileceğin en iyi şey bu.
dün bundan sonra nasıl bir insan...
Ægroto dum anima est, spes est. (Erasmus, Adages, 2.4.12)
20 Ocak 2011 Perşembe
ömrümün herhangi bir deminde/2
herkes bu ülkenin evladı. öğretmen olmak çok güzel, tıp okuyorsan en baba sensin. gazeteci adayı olsan, reklamcı olsan iyisin, ilahiyat okusan da iyi. bunlara lafım yok. analarının ak sütü gibi helal olsun gördükleri bu ilgi.
ama nedir bu mühendislerin, bizzat kendi ailelerinden başlayan küçük görülme havaları, bu ülke için çalışmıyor nidaları. sırf bu ülke sathında geri kalınmış bir kaç alanda ilerlemeye...
sigara dumanından gemiler yapmak
sanırım 2005 senesinin yazıydı. doğum günüm, herkes gitmiş, lisenin yurdunda birkaç tane adam kalmış. neyse, kahvaltıyı yaptık yemekhanede, çarşıya indik, parkın birine oturduk. arkadaşlardan biri abi bi' su alsana dedi, büfeye doğru gittim. adam bana dönünce, istemsiz bir şekilde sigara lafı çıktı ağzımdan. bozuntuya vermedim, ama adam belli ki marka adı bekliyordu. gördüğüm mavi çizgili kutuyu kastederek...
ömrümün herhangi bir deminde..
üniversite sınavından sonra tek tercih yapıp yerleştim bilgisayar mühendisliğine. tabii o zamanlar hayalim, işin geri planını bilmediğimden olsa gerek, harika programlar yazmak, ünlü olmak, kendi şirketimi kurmak filandı.
neyse, okul başladı. yavaş yavaş alan dersleri, c, c++ filan derken gui yerine terminalde çalışmak koymaya başladı. kara ekranlar, hatalar, küfürler, yetişmeyen projeler ve nescafenin...
bilinç altıma kaçırdım örtmenim
kıpırdama yazıyorum:
hoşlandığım kız bana güzel bir yazı gönderdi. sevgisini değil kıymetini verdi, annemin uçan terliğini, babamın cam kül tablasını, arkadaşımın uzun iç çekişlerini, yıllar önce kaybettiğim kitabımı, sahip olmaya cesaret edemediklerimi, hep uzak olduğum o kıyıları okudum ben. okuduğum diğer yazılara benziyordu dışarıdan, okudukça arttı cümleler, uzadıkça uzadı ve ben sıkılınca bitti....
gölge boksu
ankara ayazı renginde toki binaları
ellerin çok güzel
ah şu soğuk olmasa.
ilk bakışta kaotik görünen
içine girdikçe anlaşılır
akla yatkın gelen örgütlenmeler
hızla çoğalan, aşırı şişen
doğuramayan bir dünyanın bulantısı
düz kontakla başlanan gün.
parmak ucumdaki kesiğin sızısıyla
hayır amaçlı organize suç orgütü mensubu
postmodern kaygılı kadının
yazılarındaki o italik özne
bendim demesini bekliyorum.
çok...