ister istemez bakıyordu boşluğa, onu çeken bir şeyler var gibi. yavaştan bir ud sesi geliyordu, yanık sesli birinin eşlik ettiği. o olsaydı bayılırdı bu arabesk müziğe, bana rağmen. aşk nefrete yakındı çünkü.
bir yarım saat sonra gelecekti, elleri titriyordu sigarayı yakarken. çay ocağına oturdu otogarda. mektubunu alıp almadığını bilmiyordu. ne yapacağını da. gelmişti ne yapacağını bilmeden. yaralarından...
Ægroto dum anima est, spes est. (Erasmus, Adages, 2.4.12)
28 Haziran 2010 Pazartesi
23 Haziran 2010 Çarşamba
bir devam yazısı
unutmak için yazarsanız bazen, yazılan kelimeler o yüzden siyahtır. mürekkep cızırdadıkça kağıdın üzerinde bir rahatlama hissedersiniz. tokasından gelen metalle karışık kokuyu yazarsanız belki, ama her giydiğiniz gömleğin cebinde onun tokasının olmasını anlatamazsınız. hissetmek için kazımak gerekir çünkü.
açık pencereden gelen yağmurun kokusunda onun kokusunu arasınız.
dökülen saçlarım sen ellerinle...
22 Haziran 2010 Salı
okan bayülgen / yedi karanfil - ağıt
hiç şarkı, şiir paylaşmadım bugüne kadar burada. varsa yoksa kendi yazdıklarım, şiirlerim. ama bunu dinleyin, dinletin.
http://fizy.com/#s/14w2...
yakından bakanların göremeyeceği ölü bedenler sergisi

hepsi birbirinin aynı susuzluğun
tüm hava muhalefetine rağmen görüyorum
bir yarım ay geçiyor önümden
hayal kırıklarından kraterler, sıcaktan su toplamış
sovyet yapımı keskinlikler var maviliklerde.
onlarca böceğin doluştuğu bir kanal gibi sessizce akan kalabalık. önce böcek olmayı kabullenip sonra...
18 Haziran 2010 Cuma
ikinci tekil şahsın karaciğerinden bir kadın

İkinci tekil şahsın karaciğerinden bir kadın:
Kara gözlü, karakaşlı, kara saçlı,
İntizar ömrü avare
Manidar kâmil insan,
Ve rüçhan bir inziva.
Muhteviyatı yek mecazî,
Kalemden gelme.
Elindeki sevgi nispi,
Muhteviyatı kısmî.
Nevâ inzivadan haykıran
Fezalara...
17 Haziran 2010 Perşembe
toprak kortta z raporu
yaraları ve yara kabuklarını yaratana şükürler olsunolmadığında kanayan yaralarımız, aklımıza gelmeyenbir "ah!" dediğimizde mıh gibi çakılan beynimizeemboli olan ruhlarımızın zincirlerini kıran.
güzelliğine benzetme bulamadığımız boğazda boğazlanangemilerin dumanı hala kahverengi, orhan velinin istanbulunda,balık ekmek kıyılarda. sakıt bir aşık; bir kaç satır boşluk mezar taşında.
seni sevmek ne güzel...
banliyö meselesi

olum iyi bak dayına, bu son görüşün olabilir.muhsin akpınar.
dağılıyordu dünya ve ben birleşiyordum,
kitaplığımda onlarca ayraç, hiçbir kitaba ait olmayan;
otorite olana kadar.
dokuz sekizlik ritimlere alışamadım, tren sesi daha güzeldi
kesik kesik gelen rüzgârın eşliğinde elimde nüfus cüzdanı,
bağlı...
3 Haziran 2010 Perşembe
sonlar hiçbir zaman iyi değildir
hayranlar için böyledir en azından.
yazar kahramanı kurgular.
kahraman, doğar, aşık olur, dayak yer, ayağa kalkar, tekrar dayak yer, bu sefer dinlenir, tekrar kalkar, sevgilisinin yanına gider, öper, üzülür, sevinir, güler, kızar, tokat atar, bazen yanlış kişiye atar, hastanelik olur, doktordan hoşlanmaz, hastaneden kaçar, araba çarpar, tekrar hastaneye döner, bu sefer hoşlanır doktordan, taburcu...
eser miktarda yalnızlık solumak

kelimelerin eskimediği o günleri nargilenin dumanıyla örterken hatırladığınız o başarısızlıkları, yastığınızın altına saklarsınız daha fazla acıtmasın diye ruhunuzu. devrik cümlelerle anlatmaya çalıştığınız haliniz, çok uzaklardaki mutluluğa göz kırpar sizin yanağınızdan bir damla yaş süzülürken.
sövmekle...
rahlenin öte tarafında duran gül

keskin bir kokunun ardından duyduğunuz o son nefeste ya bu aldığım son olabilir korkusunu yaşamadan anlamayacaktım senin gittiğini. nefessiz kalmalarımın nedeni senken cebimdeki silahın içindeki kurşunun sebebi de sendin, sen bunları bilemezdin, sol şakağımdan kanlar akarken. rahlenin öte tarafında...