Ægroto dum anima est, spes est. (Erasmus, Adages, 2.4.12)

8 Ağustos 2010 Pazar

Dırdırella - Chapter 2- Sahte Burberrys Kokusu

8/08/2010 07:13:00 ÖS Posted by mistrafantastic , 1 comment
havada kesif bir sahtelik. buram buram tüten kadınlar ve burnunu onların koynuna ve dekoltelerine gömmüş erkekler. burberrys şeklinde yazıldıgından bile emin değilim. abidas yahut ribak gibi bir şey olsa gerek sahtesinin adı. burbeyinsis mi tabi neden olmasın.  


bar veledi arkadaşım ayhan kafayı bulmuş beni arıyor hacım acilen gel. pek sevmiyorum bu tip ortamları hele rock barlar berbat bir idrar ter ve çirkef ilişkilerin bağbozumu mevsiminde yaşıyor. ayhan konuşmaya çalışıyor telefonda dan dan dan elektro gitarın telleri yerine benim beyin sinirlerimi yaymışlar vuruyor da vuruyorlar.  kusarcasına 'öehh hadi çok kötüyüm gel çabuk' diyor. dilime bir lanet oturuyor ve kalkıp gidiyorum. bardan içeri dalıyorum hoşbeş selamlaşma. bir köşeye tabureleniyorum. soda limon alıyorum kendime. tam o an arkadaş bir kızı çeviriyor; 

- bu sahte burberrys kokusu senden mi geliyor? 
+ git başımdan. 

telefonla konuştugumuzdan içeri girmeme kadar devam eden kafatasıma kusan davullara karşı biraz olsun alışıyorum. sesler duyulabiliyor artık. ayhan kendini işaret ediyor bak izle diyor. kısa kızıl saçlı bir hatunu çeviriyor. 

- bu sahte burberrys kokusu senden mi geliyor? 
+ aaa manyaga bak. 

suratımdaki asıklık giderek tebessüme dönüşmeye başlıyor. grup da fena çalmıyormuş diye düşünüyorum. değişmeye başlıyor her şey. ritme kafayı uyduruyorum hafif yollu. utangaç bir çocuk gibi. ayhan, balık etli kıvırcık saçlı uzun boylu bir hatuna sancak tarafından yaklaşıyor. kızın kolundan tutup onu kendine dogru çeviriyor. 

- bu sahte burberrys kokusu senden mi geliyor? 
+ siktirr lan. 

arkadaş bunalıyor. hep işe yarardı halbuki diyor. pantolunundan sıyrılmış gömleği su içinde. ben bir bira almaya gidiyorum diyerek barmaide dogru yollanıyor. ona da aynı soruyu sordugundan eminim. dudaklarını okur gibiyim. tam bu sırada iri yeşil gözleri kan çanagına dönmüş dolgun dudaklarıyla bir kız bana dogru yürüyor. yüzümü çeviriyorum. masama oturuyor. yokmuş gibi davranıyorum. elini kadehime uzatıyor. bir yudum alıyor. tükürüyor. 

- bu da ne böyle. 
+ sanane yahu sen kimsin. 
- bana bakıyorsun yarım saattir. 
+ hadi ordan. 
- ben seni tanıyorum. senin adın mehmet değil mi? 
+ defoool. 
- çok adisin. 

taburesini yanıma çekiyor. dokunmaya çalışıyor. ve bir an arkadaşımı görüyorum bize dogru ilerliyor. kızı kovmaya hazırlanırken aklıma bir oyun düşüyor. kıza dönüp; 

- bu sahte burberrys kokusu senden mi geliyor? 
+ ahaha. gel daha yakından kokla öyle uzaktan olmaz. 
- fahişe misin? 
+ buna iki dakikada mı karar verdin. kadın da isteyemez mi? 
- ne öneriyorsun. 
+ hadi dışarı çıkalım. 
- arkadaşımla beraberim. başka zaman. 

... 

iki gün sonra dırdırella'yı okulda gördüm. beni görünce başını öne eğdi. saçları yüzünü örtüyordu. amfiye girdi. aynı dersi alıyormuşuz meger. tam arkasına oturdum. saçlarını bir kalem marifetiyle topladı. ensesinde elini dolaştırdı. öne doğru eğildim; 

- havada sahte insan kokusu var.

1 yorum: