geldi. açelya severim dedi, ben manolya severim dedim. sürekli bahsettiğimiz, ama hiç anlaşamadığımız bir konu bu. kızdı, bırakıyorum seni dedi, ses etmedim. omzuma vurdu. "peki." dedim sadece. getirdiğim çiçekleri kafamda paraladı. sanki avcunun içindeki bir şeyi öldürmeye çalışır gibi ellerini sıktı. ayağa kalkacak sandım, sonra tekrar oturdu. "alışamadım." dedi, omzuma bir yumruk geldi, acıtması istenmeyen.
sustuk. 3-4 bank ilerimizde, bir grup genç oturuyordu. gelen yaşlı bir dilenciye vebalı muamelesi yapıyorlardı. gözlerimi kısıyordum. hiç kimse bir şey yapmıyor ve herkes bakıyor, benim de bakmam gerekiyor sanırım. yirmili yaşlarda bir genç ayağa kalkarak yaşlı adamın elindeki kabı aldı, yere çaldı. gülüyordu ama grubundaki kızlardan biri rahatsız oluyor, kafasını öne eğiyordu. en sonunda genç, adamın ayağına vurdu, nereden geldiğini anlayamayan dilenci, ters yönde secdeye kapaklandı. tekrar kızın yanına dönen çocuk, gülmeye devam ediyordu. kız dilenciyi çoktan unutmuştu.
döndüm. gitmişti. hatta yirmi metre filan uzaklaşmıştı. dilenci yavaşça yerden kalkıyordu, yere dağılan bozukluklarını topladı. her kaybeden gibi kafasını önüne eğip, bize doğru gelmeye başladı. tam hizama geldi, çöpün üstündeki kalemi, sanki ilk kez görüyormuşçasına incelemeye başladı, geri geri geliyordu, etrafına baktı gözetleyen birileri için. geldiği yöne doğru döndüğü zaman üzerine gelen bisikletliyi farkettip, elleriyle yüzünü kapadı. yola doğru kırmak zorunda kaldı bisikletli.
beni terkeden kız yaya geçidinde bekliyordu.yola giren bisikletli kontrolsüz bir şekilde yalapalamaktaydı yol ortasında. ona çarpamamak için direksiyonu kıran araba, kıza çarptı. bisikletli yerde yatıyordu ama muhtemelen bir kaç sıyrıkla atlatacaktı olayı. araç banklardan birine daha çarpıp anca durdu. dilencinin tabağı gene yere düştü, şıngırtılar ve kornalar arasında sessizce bakakaldım.
ölen ben olmadığım evime geri döndüm.
0 yorum:
Yorum Gönder